Kuş Gribi

Uzakdoğuda kuş gribi yeniden hortlamış. Bu hastalığın laboratuvarda üretilip gerekli görülen ülkelere dağıtılarak ekonomik sıkıntı, korku, toplu ölümler gibi felaketlere sebep verdiği iddialarına artık iyice inanmaya başladım.

Ara ara bu hastalığın belli bölgelerde çıkması ve bir müddet sonra sessizce ortadan kaybolması da soru işaretlerini birlikte getiriyor.  Mikroplara ne oluyor da ortadan kayboluyorlar ve neden alakasız başka bir bölgeden yeniden ortaya çıkıyorlar.

Mikropların akıllı orduları olduğuna inanamayacağımıza göre ortada başka birşeylerin olduğunu düşünebiliriz.

Ülkemizde de ara ara hortlayan kene vakalarını da bu grupta düşünüyorum. 

Modern dünyada artık insanların silah,süngü,ordular,uçaklarla savaşması yerine teknolojik, kimyasal, bilimsel içerikli saldırılar oluyor, bu sayede düşmanlarını sessiz sedasız yoketme imkanı buluyorlar ülkeler. 

Ölen milyonlarca hayvan ve binlerce insanın hiçbir değeri yok bu insanlar için, yeni silahları insanlar üzerinde her şekilde denemeye devam edecekler. 

Kuş gribinin etkileri Hong Kong’da kendini aşırı belli ediyor. İnsanlar maskeyle dolaşıyor, her yerde hijyen ve temizliğe dikkat edilmesi ikazları bulunuyor. Geçen senelerde yaşanan panik aynı şekilde yaşanıyor. Haberlerde Çin’de kuş gribi vakasına rastlanan kazların ve ördeklerin yakıldığı haberleri okurken insanın içi yanıyor. İnşallah bu hastalık en kısa zamanda geçer ve insanlar ve hayvanlar normal hayatlarına devam ederler…

Gıda Terörü

Çogunuza hayal gibi gelecek ama ben çocukken ülkemiz bir tarım ve hayvancılık merkeziydi… Sınırlarımızı kapatsak 10 sene kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğimiz söyleniyordu.
Ülkemizde ana ihtiyaç maddelerinin neredeyse tamamı üretilebiliyordu..
Üç tarafımız denizle kaplıydı ve gerekirse balıkçılık yapar gene aç kalmazdık!
Bugün ise neredeyse herşeyimiz dışarıdan ithal ediliyor;yediğimiz etten ısınmak için kullandığımız doğal gaza kadar…
Bir ülke ne kadar dışa bağımlı yaşıyorsa o kadar ölçüde “Bağımsız” olur.
Herşeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok gibi hareket ediyoruz!
Hayvancılığımız bitirildi,tarımda doğal sistemler yokedilip birileri kazanacak diye tohum terörü estirildi..
Dünyada sadece bizde yetişen bitkiler bırakın desteklenip çoğaltılmayı,neredeyse türleri bitirilir oldu (birileri para kazanamıyor çünkü)
Tarım,hayvancılık ve de ziraat bizim için en az terör kadar önemli bir konudur..
Bir belgeselde izlemiştim, kapitalizmin tohumlardan bile nasıl para kazandığını anlatıyordu. Amerika’da biri tohumların genleriyle oynayip,tescilini alip,meclisten onaylatip o tohumu tum çiftçilere zorla kullandırtıyordu. Klasik yöntemlerle tarım yapanlar hapse atılıyor ya da ceza kesiliyordu. Kanunları arkasına alan GDO’lu ürün imalatçıları, yenilen gıdalara da el atmakta gecikmiyor ve insanları zehirlemeye hızla devam ediyorlar.
Sizin kanser olmanız kimsenin umurunda değil! Daha çok tohum daha çok para kazanmak demektir, siz hasta olursanız sağlık sektörü de ilacınızdan, kaldığınız gün sayısına kadar para kazanacaktır. Siz ortalıkta dolanan “Yolunacak Kaz” olmaktan öteye bu yüzden asla geçemeyeceksiniz demektir!
Para hırsının gözlerini bürüdüğü bu insanlar bakalım kendi sağlıkları da elden gittikten sonra oturup düşündüklerinde neyi geri getirebilecekler?

Beauty

BEAUTY – Khalil Gibran (Prophet)

And a poet said, "Speak to us of Beauty."

Where shall you seek beauty, and how shall you find her unless she herself be your way and your guide?

And how shall you speak of her except she be the weaver of your speech?

The aggrieved and the injured say, "Beauty is kind and gentle.

Like a young mother half-shy of her own glory she walks among us."

And the passionate say, "Nay, beauty is a thing of might and dread.

Like the tempest she shakes the earth beneath us and the sky above us."

The tired and the weary say, "beauty is of soft whisperings. She speaks in our spirit.

Her voice yields to our silences like a faint light that quivers in fear of the shadow."

But the restless say, "We have heard her shouting among the mountains,

And with her cries came the sound of hoofs, and the beating of wings and the roaring of lions."

At night the watchmen of the city say, "Beauty shall rise with the dawn from the east."

And at noontide the toilers and the wayfarers say, "we have seen her leaning over the earth from the windows of the sunset."

In winter say the snow-bound, "She shall come with the spring leaping upon the hills."

And in the summer heat the reapers say, "We have seen her dancing with the autumn leaves, and we saw a drift of snow in her hair."

All these things have you said of beauty.

Yet in truth you spoke not of her but of needs unsatisfied,

And beauty is not a need but an ecstasy.

It is not a mouth thirsting nor an empty hand stretched forth,

But rather a heart enflamed and a soul enchanted.

It is not the image you would see nor the song you would hear,

But rather an image you see though you close your eyes and a song you hear though you shut your ears.

It is not the sap within the furrowed bark, nor a wing attached to a claw,

But rather a garden forever in bloom and a flock of angels for ever in flight.

People of Orphalese, beauty is life when life unveils her holy face.

But you are life and you are the veil.

Beauty is eternity gazing at itself in a mirror.

But you are eternity and you are the mirror.

Love

LOVE – From Khalil Gibran (Prophet)

Then said Almitra, "Speak to us of Love."

And he raised his head and looked upon the people, and there fell a stillness upon them.

And with a great voice he said:

When love beckons to you follow him,

Though his ways are hard and steep.

And when his wings enfold you yield to him,

Though the sword hidden among his pinions may wound you.

And when he speaks to you believe in him,

Though his voice may shatter your dreams as the north wind lays waste the garden.

For even as love crowns you so shall he crucify you. Even as he is for your growth so is he for your pruning.

Even as he ascends to your height and caresses your tenderest branches that quiver in the sun,

So shall he descend to your roots and shake them in their clinging to the earth.

Like sheaves of corn he gathers you unto himself.

He threshes you to make you naked.

He sifts you to free you from your husks.

He grinds you to whiteness.

He kneads you until you are pliant;

And then he assigns you to his sacred fire, that you may become sacred bread for God’s sacred feast.

All these things shall love do unto you that you may know the secrets of your heart, and in that knowledge become a fragment of Life’s heart.

But if in your fear you would seek only love’s peace and love’s pleasure,

Then it is better for you that you cover your nakedness and pass out of love’s threshing-floor,

Into the seasonless world where you shall laugh, but not all of your laughter, and weep, but not all of your tears.

Love gives naught but itself and takes naught but from itself.

Love possesses not nor would it be possessed;

For love is sufficient unto love.

When you love you should not say, "God is in my heart," but rather, I am in the heart of God."

And think not you can direct the course of love, if it finds you worthy, directs your course.

Love has no other desire but to fulfil itself.

But if you love and must needs have desires, let these be your desires:

To melt and be like a running brook that sings its melody to the night.

To know the pain of too much tenderness.

To be wounded by your own understanding of love;

And to bleed willingly and joyfully.

To wake at dawn with a winged heart and give thanks for another day of loving;

To rest at the noon hour and meditate love’s ecstasy;

To return home at eventide with gratitude;

And then to sleep with a prayer for the beloved in your heart and a song of praise upon your lips.